Fatih Yüksek-Nüve İş Geliştirme ve Pazarlama Müdür Yardımcısı
Filografi sanatının tarihi tam olarak bilinmese de Orta Doğu’dan başlayıp dünya’ya yayılmış olduğu düşünülüyor. Ülkemizde pek tanınmayan bu sanat, zorluğu ve sabır gerektirmesi nedeni ile her geçen gün yok olmaya yüz tutan sanat dallarından birisi olarak karşımıza çıkıyor. Pek çok kişi tarafından ismi dahi bilinmeyen Filografi sanatı az da olsa filografi ustaları tarafından yaşatılmaya devam edilmektedir.
“Çivi ve Tel… Her ikisinin maharetli ellerde şekillendiği bir el sanatı; filografi…”
Filografi sanatı, tasarlanmış bir motif ya da desenin, ahşap malzeme üzerine çiviyle çakılması ve arasından çeşitli renklerde iplik veya teller geçirilmesi ile oluşturulan bir el sanatıdır. Filografide, hat yazıları, simetrik desenler, amblemler, logolar, manzara resimleri, minyatürler, çiçekler, çizgi film karakterleri yani aklınıza gelen her şey desen olarak kullanılabilmektedir. Filografi diğer sanat dalları ile birleşerek hem çok yönlü hem de özgün alışmalar sayesinde tamamen farklı bir boyut kazanmaktadır. Örneğin: Hat, ebru, minyatür, çini, tezhip, kaligrafi, naht, resim gibi geleneksel el sanatları ile sentezlenen eserler, yaratıcı düşüncenin ve farklı sanatsal anlatım şekillerinin ortaya çıkmasını sağlanmaktadır.
Peki, filografi nasıl yapılır?
Kısaca bir tablonun ana hatları ile oluşumunu anlatayım. Ahşap zemin üzerine uygun bir kumaş kaplıyoruz. Sonra seçtiğimiz deseni ahşap zemin ölçülerine uygun olarak yerleştirip, belli aralıklarla çivileri tek tek çakarak deseni ortaya çıkarıyoruz. Daha sonra çivileri paslanmaya karşı yaldızlı boyayla boyuyoruz. Renkli tellerle çivilerin arasını farklı örgü teknikleri kullanarak örüyoruz. Burada dikkat edilecek husus üst üste binmeyecek şekilde en estetik görüntüyü vermeye çalışmak ve renk uyumuna dikkat etmek. Bütün iş sanatçının yaratıcı yeteneğine ve ustalığına kalıyor. Sonucunda ise ortaya çıkan tablomuz tamamen sabır ve emek ürünü.
Filografi ile nasıl tanıştım?
2009 yılında arkadaşıma destek için gittiğim karma sergide salona ilk girdiğimde göz dolduran baktıkça hayran bırakan bir tablo dikkatimi çekti. Yaklaştıkça parlayan telleri ve onları sabitleyen çivileri gördüm. Tel ve çivi… sanatla bağlantısı olmayan oldukça soğuk iki malzeme. Ancak bu soğuk malzemelerin sanata dönüşmesi ile tüm soğukluklar gitmiş ve bütün tablolarda tel ve çivinin aşkı başlamıştı. Hayranlığım artmıştı ama ben bu sanatla alakalı hiçbir şey bilmiyordum. Büyük bir şanssızlıktır ki uzun bir süre bu sanatı icra eden kişilere ulaşamadım. İnternette araştırırken tesadüfen Türkiye’de sayılı icazetli filografi sanatçılarından olan Aşır DÜĞER’in kurs verdiğini öğrendim. Aldığım üç ay özel ders sonrasında kendi tablolarımı yapmaya başladım.
Duvarları süsleyen filografi tablolarında binlerce çivi olduğunu düşünürsek, tabloya ilk çaktığınız çividen son çiviye kadar sabır ve emek gerektiren bir uğraş olduğunu anlıyor insan. Teli çivilere sıkıca sardıkça öyle bir ahenk yakalıyorsunuz ki sonunda eşi olmayan özgün bir eser karşılıyor sizi. Nasıl dünyaca ünlü ressamların tabloları tek ve paha biçilemezse benim yaptığım tablolarda bana göre aynen öyle. Bir tabloyu bitirmek için günlerce haftalarca uğraştığım oluyor.
Filografi sanatının terapi özelliği var
Bu sanatla uğraştıkça farklı bir yönünü keşfettim. Beni bağlayan sadece görselliği değildi. Filografi sanatı tablonun başından sonuna tüm dikkatinizi toplayıp, titizlikle çalışmanızı gerektiriyor. Bu sayede negatif düşünce ve duygularınızdan arınıp ruhunuzu dinlendirme imkânı buluyorsunuz. İnsan yoğun ve keyifli bir uğraş veriyor, başladığınızda kendinizi kaptırıyorsunuz. Filografi sanatı, zaman mefhumunu ortadan kaldırıyor. İnsan üzerinde gerçekten rahatlatıcı, stresi azaltıcı bir etkisi var. Edindiğim bilgilere göre her ne kadar Ülkemizde fazla uygulanmasa da Avrupa ülkelerinde rehabilite edici özelliğinden faydalanılarak stres altındaki insanların tedavisinde de kullanılıyor. Hızlı yaşamın getirdiği en büyük yan etkilerden ve hasarlarından biri olan stresi hayatımdan bir nebze de olsa uzaklaştırmak adına fırsat buldukça tellerle çivileri büyük bir aşkla ve sabırla dokumaya devam ediyorum. Duvardaki tablolarıma baktığımda çekiç sesleri kulaklarımda çınlıyor. O bile yetiyor günün yorgunluğunu dindirmeye.
Siz de kendinize bir şans verin
Sabretmeyi, el yeteneğinizi ve görsel zekânızı güçlendirmek adına telleri çivilerle buluşturun. Renkler ve zevkler tartışılmaz, hobiler de tartışılmaz, çünkü hangi hobi olursa olsun, mutlu ve huzurlu bir hayatın kapılarını aralayabiliyorsunuz. Bu sanata sadece bir hobi olarak bakmayın. Adına nefes almak deyin, huzur deyin, sabır deyin, aşk deyin… Bu sanata başlamak için bir sebebiniz olsun.