Günümüzde elden ele geçen ve bir sanat dalının sembolü olarak usta çırak ilişkisini gösteren kavuğun bilinen ilk sahibi Kel Hasan’dır. Kel Hasan bu kavuğu Dümbüllü İsmail Efendi’ye vermiştir. Ondan da Münir Özkul’a geçen kavuk sonrasında Ferhan Şensoy’a, Ferhan Şensoy’dan Rasim Öztekin’e ve son olarak Rasim Öztekin’den Şevket Çoruh’ a devredilmiştir.

“Kavuk nedir?” diye soracak olursak bu konuda Münir Özkul’un çok güzel bir tanımlaması vardır:

“600 senelik bir kültürün, bir temaşa sanatının, tuluatın sembolüdür kavuk.”

Kel Hasan Efendi

Kavuğun günümüze ulaşan yolculuğu Kel Hasan Efendi ile başladı. Kendi kumpanyasını açan ve kavuğun elden ele devredilmesine vesile olan Kel Hasan Efendi, 1874 yılında İstanbul’da doğdu.

“Kel” lakabıyla anılan Hasan Efendi; kaşlarını siyaha, burnunu kırmızıya boyar, başına da yırtık bir fes geçirir sahneye öyle çıkardı. Orta oyunundaki Kavuklu’ya benzer bir tipi canlandırmasıyla yaşadığı dönemin dikkat çeken güldürü ustalarından biriydi. Kel Hasan Efendi, son zamanlarına dek sahnede kaldı. Kavuğun ilk sahibi 1929 yılında doğduğu şehir olan İstanbul’da hayata gözlerini yumdu.

İsmail Hakkı Dümbüllü

İsmail Dümbüllü, geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi sayılmakla birlikte kendinden sonraki kuşakları da eğitmesiyle günümüzde modern tiyatro içindeki geleneksel öğelerin oluşmasını sağlayan en önemli karakterdir. İsmail Hakkı Dümbüllü meşhur kavuğun ikinci temsilcisi ve aynı zamanda Kel Hasan Efendi’nin çırağıdır. Yetiştirdiği öğrencisine başındaki kavuğu veren Kel Hasan Efendi böylelikle günümüze dek uzanan kavuk geleneğini başlatmış olur. Kavuk o günden bugüne dek Dümbüllü kavuğu olarak anılmıştır. Kel Hasan Efendi’nin bıraktığı mirası kendi fikirleriyle birleştirerek, kendi ekolünü yaratarak yıllarca sahneledi. Çocukluğundan beri tiyatroya büyük ilgi ve tutku duyan İsmail Dümbüllü, Karagöz Hüseyin’in sahnesinde rol aldı.

Sonraki yıllarda orta oyuncularıyla aynı sahnede oynama fırsatını da yakaladı. Doğaçlama yeteneği ve kıvrak zekasıyla öne çıktı ve akıllarda yer etti. 55 yılı aşkın sahnede kalmayı başaran Dümbüllü, tiyatronun yanı sıra pek çok sinema filminde de oynadı. Usta oyuncu trafik kazası sonu 1973 yılında hayata veda etti.

Münir Özkul

Kavuğun üçüncü sahibi Münir Özkul’dur. Günümüzde de pek çok kişi tarafından tanınan ve sinema oyuncusu olarak bilinen fakat köken olarak tiyatrodan gelen bir oyuncudur.

1925 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Münir Özkul, henüz lise öğrencisiyken tiyatroyla tanıştı. 1948 yılında da Ses Tiyatrosu’nda sahnelenen Aşk Köprüsü oyunuyla profesyonel olarak sahne aldı. Ardından Muhsin Ertuğrul yönetimindeki Küçük Sahne’ye geçti. 50’li yıllar Münir Özkul’un sinemada kendini gösterdiği yıllar oldu. Lorel Hardi’den esinlenilerek yapılan yerli Edi ile Büdü filminin Edi’si olan Özkul, uzun yıllar sinema ve tiyatroyu birlikte götürmeyi başardı. İstanbul Şehir Tiyatroları ve Ankara Devlet Tiyatrosu deneyimlerinin ardından 1960 yılında Aksaray’da Bulvar tiyatrosunu kurdu. Daha sonra 1968’de Altan Karındaş Topluluğu’nda sahnelenen ‘’Kanlı Nigar’’ oyunundaki performansıyla dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Bu oyunu izleyen İsmail Dümbüllü, Münir Özkul’u oldukça başarılı buldu ve “Oğlum Münir benden sonra kavuğumu senin taşımanı istiyorum. Bu işe sen devam edeceksin. Vasiyetimdir bu. Sen kitaplı tiyatrodan geliyor olsan da yerine göre Pişekar, yerine göre Kavuklu olmayı başardın. Kavuk senin hakkın” diyerek kavuğu Münir Özkul’a devretti.

Hababam Sınıfı, Mavi Boncuk, Sev Kardeşim, İbiş’in Rüyası, Bizim Aile, Aile Şerefi, Gülen Yüzler, Neşeli Günler, Gırgıriye ve Görgüsüzler gibi klasikleşen filmlerde rol aldı. Bu filmlerin pek çoğunda Adile Naşit ile ikili olması onları Türk sinema tarihinin en sevilen ikililerinden biri yaptı. 2018 yılında kaybettiğimiz Münir Özkul, 1968 – 1989 yılları arasında taşıdığı kavuğu 1989 yılında Ferhan Şensoy’a devretti.

Ferhan Şensoy

Kavuğun dördüncü sahibi olan Ferhan Şensoy, bir tiyatro oyuncusu olmasının yanında yazar, şair, yönetmen ve eğitmen olarak birçok farklı konuya eğilmiş çok yönlü bir sanatçıdır. 1951 Samsun doğumlu olan Şensoy, Liseyi Galatasaray lisesinde okudu. 1971 yılında profesyonel oyunculuğa başladı, 1972’de Fransa’ya giderek burada tiyatro eğitimi aldı ve 1976 yılında Türkiye’ye dönerek çeşitli projelerde görev yaptı.

1980’de Ortaoyuncular adı altında kendi topluluğunu kurdu. Şahları da Vururlar, Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı, Anna’nın Yedi Ana Günahı, İstanbul’u Satıyorum, Muzır Müzikal oyunlarını sahneledi. 1987 yılından itibaren oynadığı Ferhangi Şeyler ile seyircinin büyük beğenisini ve ilgisini kazandı. 1989’da Kel Hasan Efendi’den günümüze gelen Ortaoyuncuları Kavuğu’nu Münir Özkul’dan devralan Şensoy, tarihî Ses Opereti’ni onardı ve Ses 1885 adıyla açtı. Sahnenin onarılmasının ardından Ortaoyuncular, Soyut Padişah’ı oynadıkları Küçük Sahne’den Ses 1885’e taşındı.

Ferhan Şensoy, elliye yakın oyunda ve ona yakın televizyon dizisinde yer aldı. Oyunculuk, yönetmenlik ve yazarlık alanlarında pek çok ödülü bulunan Şensoy, 2016 yılında kavuğu Rasim Öztekin’e devretti.

Ferhan Şensoy, 31 Ağustos 2021 tarihinde tedavi gördüğü hastanede hayata veda etti.

Rasim Öztekin

1959 İstanbul doğumlu Rasim Öztekin, Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Basın ve Yayın Yüksek Okulu mezunudur. İlk sahne deneyimlerini İstanbul Akademik Sanatçılar Topluluğu ve Kadıköy Halk Eğitim ve Nöbetçi Tiyatro’da amatör çalışmalarla edindi. Daha sonra Ferhan Şensoy’un Ortaoyuncular topluluğunda profesyonel olarak sahne almaya başladı. Tiyatronun yanı sıra sinema ve dizilerde de rol alan Rasim Öztekin, metin yazarlığı da yaptı. 2016 yılında Ferhan Şensoy’dan kavuğu devralırken şu sözleri dile getirmiştir:  “Benim konuşmam çok kısa sürecek. Ben bayılınca bitecek. Kariyerimde Beyoğlu’nun çok önemi var. Beyoğlu’nda gezerken bir okul buldum kendime; orada dünyaya bakışı öğrendim, dünyayı yorumlamayı öğrendim, bakış açılarını öğrendim. Sonra yıllar sonra Beyoğlu’nda gezerken bir usta buldum kendime: Ferhan Şensoy. Baş öğretmenim Ferhan Şensoy olmak üzere bir sürü usta benim konservatuvarım oldu. Zeliha Berksoy ile başlayıp Erol Günaydın’la devam eden, Münir Özkul’la süren Tuncel Kurtiz ile devam eden, Derya Berkal’la süren… Bu isimlerin hepsi benim konservatuvarım oldu. Ben onlardan mezun oldum. Bugün de ben, bu geleneksel ve batıyı birleştiren tiyatrodan bu kavukla ustamdan beratımı almış olarak kabul ediyorum.”

Şevket Çoruh

Şevket Çoruh geleneksel kavuğun son temsilcisidir. 1973 İstanbul doğumlu Şevket Çoruh, liseden mezun olduktan sonra Müjdat Gezen Sanat Merkezinde tiyatro eğitimi aldı. 1989 yılından beri çeşitli tiyatro oyunlarında yer aldı. En çok dikkat çeken performansı, 2010-2011 sezonunda Broadway tarihinin en uzun tek kişilik oyunu olan Mağara Adamı (Cavemen) oyunundaydı. 2017’de Kadıköy’de büyük bütçelerle Baba Sahne’yi kurdu. Sahne’nin açılışında Müjdat Gezen Dümbüllü’nün fesini Şevket Çoruh’a devretti. Yine aynı yıl Baba Sahne’nin Hamlet uyarlaması olan Bir Baba Hamlet oyunuyla beğenileri topladı. Rasim Öztekin’in 27 Ağustos’ta yaptığı açıklamayla kavuğun da yeni sahibi olacağını öğrenen ve artık sık sık araştırılan “kavuk kimde?” sorusunun yeni cevabı olan Çoruh şunları söyledi: “Geleneksel tiyatromuzu temsil eden, Kel Hasan Efendi’den İsmail Dümbüllü’ye ondan Münir Özkul’a, Ferhan Şensoy’a ve Rasim Öztekin’e geçen ‘kavuk’un bana devredileceğini bugün gururla öğrendim. Bu onuru, tüm ustalarım ve her şeye ‘rağmen’ tiyatro yapmaktan vazgeçmeyen tüm tiyatro emekçileri adına kabul ediyorum. Bu emaneti benden sonra taşıyacak ve tiyatroyu yaşatmak için çalışacak meslektaşımla buluşana kadar; yaşasın sanat, yaşasın tiyatro, yaşasın insan!”