Nüve: Sizi tanıyabilir miyiz? Özgeçmişinizden ve kariyerinizden bahseder misiniz?

Ercan Arslan: Tekstil mühendisiyim. Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Tekstil Mühendisliği Bölümü mezunuyum. Lisans eğitimimi tamamladıktan sonra 7 yıl Almanya’da bulundum. Orada Johann Wolfgang Goethe-Universität Frankfurt am Main’de İşletme de okudum. Türkiye’ye döndükten sonra Almanya merkezli Badische Anilin- & Soda-Fabrik’de (BASF) 7 yıl çalıştım. Daha sonra partnerimiz olan Belçika’dan Devan Chemicals’ın temsilciliğini alarak 2005 yılında kendi firmamızı kurduk. 16 yıldır Sardes Tekstil ve Kimya olarak Devan Chemicals N.V. firmasının Türkiye’deki distribütörü olarak çalışıyoruz. Buna ilave olarak tekstil kimyasalları ithalatı ve satışı da yapıyoruz.

Nüve: Sardes Tekstil ile ilgili bilgi verir misiniz?

Ercan Arslan: Devan Chemicals’ın Türkiye distribütörüyüz. Tekstil kimyasallarını ithal edip Türkiye’deki tekstil fabrikalarına tedarik ediyoruz. Tekstil kimyasalları deyince hemen akla boyalar geliyor. Ancak bizim boya ile işimiz yok. Tekstil sektörü çok geniş bir üretim alanını kapsıyor. Biz apre dediğimiz nihai işlem aşaması ile ilgiliyiz. Yani tekstil ürününe ilave özellikler katan aprelerle uğraşıyoruz kon. Apre veya bitim işlemleri, tekstilde yeni teknolojilerin, yeni buluşların olduğu bir alan. Biz, tekstil ürününü değiştiren, tekstil ürününde normalde beklemediğimiz performansları veren kimyasalları tedarik ederek, malzemeler üzerinde uygulamalarını yapıyor, testlerini gerçekleştiriyoruz. Nüve: Ne tür uygulamalardan söz ediyorsunuz?

Ercan Arslan: Çalıştığımız en önemli alan antimikrobiyaldir. Tekstil ürünlerinde gözenekli yüzey alanı çok fazladır. Sadece giysi olarak düşünmeyin. Ev tekstilini, yatak kumaşını, bir koltuğu, bir perdeyi düşünün. Kıyafetlerimizi kirlenince çamaşır makinesinde yıkayarak ya da kuru temizleme gibi yöntemlerle temizliyoruz. Fakat koltuk ya da yatak kumaşını düşünürseniz onları ancak dışardan silebiliyoruz. İçine hiç müdahale edemiyoruz. Peki içerisinde ne oluyor? İçerisinde değişik mikroorganizmalar ya da haşereler üreyebiliyorlar. Onlar orayı yuva olarak tutabiliyorlar. Bu bizim uğraştığımız konulardan birisidir; mikroorganizmaların tekstil yüzeyine tutunarak çoğalmalarını engellemek. Aynı zamanda haşerelerin de üremesini ve çoğalmasının önüne geçecek uygulamalar yapmak.

Nüve: Başka var mı?

Ercan Arslan: Evet, başka uğraş alanlarımız da var. Tekstil ürünleri doğası gereği yanıcıdır. Çabuk alevlenebilen materyallerdir. Çünkü kıyafetlerimiz çoğunlukla pamuk veya selülozik yapıdaki liflerden oluşur. Kâğıt, yanması ne kadar kolay bir ürün ise pamuk yani selüloz da giysilerimiz için aynı özelliktedir. LOI değeri diyoruz buna, “Limit Oksijen İndeksi”. Bir malzemenin yanmaya devam edebilmesi için gerekli oksijen ihtiyacını ifade eder. Her malzemenin ihtiyaç duyduğu oksijen miktarı farklıdır. Pamuğun LOl yani alevlenmesi için gerekli oksijen miktarı 21’dir. Pamuk doğada bulanabilecek en çabuk alev alabilen üründür. Bizler günlük olarak kullandığımız, tekstil kıyafetine özel bir güç tutuşurluk apresi uygulamıyoruz. Çünkü gerek yok. Herhangi bir yanma tehlikesinde oradan uzaklaşırız. Ama bir iş kıyafeti olarak düşündüğümüzde durum bambaşka oluyor. Farklı işlerde kıyafetlerin çalışanı koruması gerekiyor. Bu iş kıyafetlerinde yanmayan ürünler önem kazanıyor. Sadece kıyafet değil farklı tekstil ürünlerini de düşünebiliriz; örneğin ev tekstili. Ev tekstil ürünleri hacimli ve çabuk tutuşabilir ürünlerdir. Ev tekstilinde yanmazlık demiyoruz güç tutuşabilir diyoruz. Bununla ilgili bazı ülkelerde kurumlar ev tekstilinde güç tutuşurluk ile ilgili yasalar çıkardılar. Bu konuda öncü ülke İngiltere, 1988 yılında ev tekstilinde kullanılan ürünlerle ilgili standartlar yayınladı. Bu standartları geçmeyen ürünün kullanımını yasakladı. İngiltere’de evde çıkan yangınlar, bu yangınlarda yaralananlar ve ölenler konusunda yapılan istatistiklerde çok çarpıcı sonuçlar çıktı. Bu Avrupa’da diğer ülkelere de referans oldu. Tiyatrolar, sinemalar, oteller, kreşler, okullar gibi toplu yaşam alanlarında bulunan koltuk, yatak, perde, halı vb. ürünlerde bu standartlar önem kazanıyor. Belirli bir güç tutuşurluğa sahip tekstil ürünler olması isteniyor. İşte biz bu özellikte tekstil ürünleri üretiyoruz. Belirli standart gerekliliklerinin sağlanması için yapılması gereken testler var. Bu testleri yapıyor ve bu standartları sağlıyoruz. Ürün gamımızda olan bir diğer yöntem ise mikro kapsülasyon. Mikro kapsül ürünler sıvı içeriklerin tekstile aktarılması için imkân sunuyor bize. Bunun için en güzel örnek: Koku. Kokuyu biz tekstile aktarırsak bunlar uçucu bileşenler olduğu için belli bir süre sonra o koku gider. Eğer tekstilin bunu uzun süre muhafaza etmesini istiyorsak, başka yollara gitmemiz gerekiyor. Kokuyu sıvı konsantre halinde tutabiliyoruz. Biz bunu katı bir kapsülün içerisine alarak ve tekstile aktarıyoruz. Ürünü giydiğimizde kumaş üzerinde bulunan kapsüller zamanla daha kırılgan hale geliyor ve sürtünmeyle kapsülden açığa çıkıyor. Bu sayede koku çok uzun bir süre tekstilde kalabiliyor.

Nüve: Anlattıklarınız çok ilgi çekici ve bilgilendirici. Peki üretim çeşidiniz üzerinde pandeminin etkisi oldu mu?

Ercan Arslan: Pandemi sürecinde insanlarda hijyen ile ilgili konular daha önemli hale geldi. Sağlık çalışanlarının tek kullanımlık kıyafet giymesi, tamamen kendini izole etmesi daha da önem kazandı. Dolayısıyla tekstil ürünlerinin sağlık alanında kullanıldığı ve cross contamination yani bir kişiden başka bir kişiye bulaşı engelleyen ürünlerin önemi daha da arttı. Biz bu ürünleri üretiyoruz. Üzerinde kokuya neden olan mikropların üremesini önleyen anti mikrobiyal kumaşlar sağlık alanında kullanılıyor ve patojenlerin tekstil ile taşınarak başkasına bulaşmasını önlüyoruz. Bir diğer konu ise ev tekstilinde karşımıza çıkan haşereler konusu. Dust mite’ların (akarlar) dışkıları özel bir proteindir ve insanda alerjiye neden olur. Bunların oluşmaması için kumaşa anti mikrobiyal apre uygulanıyor ve besin zincirleri kırılarak dust mite’ların çoğalmaları engelleniyor. Eğer tekstil ürününde (bir halıda bir yatakta) iyi mikrobiyal işlemi yapıyorsanız, repens mantarını önlüyorsanız ve bu tekstil ürününde dust mite bir daha üreyemiyor. Bu da hem konforu sağlıyor hem de alerji oluşumunu engelliyor. İşte bu özelliklerin sürekli sağlanması için testlere ihtiyacımız var. Çalıştığımız firmalar Marks & Spencer, Next, George, Tesco gibi büyük tekstil markaları, ürünlerinde kullanılan etken malzemenin sürekli çalıştığını kontrol etmemizi isterler. Türkiye’de ürettiğimiz ürünler birçok fabrikada üretiliyor. Kalite güvence sistemimiz var. Bu sistem kapsamında biz çok sayıda numuneyi alıp Belçika’ya mikrobiyoloji laboratuvarına teste gönderiyorduk. Test sonuçları olumlu çıkarsa firmalara bildiriyorduk. Ve ihracatımız gerçekleşiyordu. Biz bu testlerin paralellerini, ağırlıklı olarak Nüve ürünlerinin de bulunduğu kendi laboratuvarımızda da yaptık ve Belçika’dan gelen sonuçlarla aynı sonuçlara ulaştık. Tabi bu bizi çok mutlu etti. Nüve: Laboratuvarınızda Nüve ürünlerini tercih sebebiniz nedir? Gizem Günay (Laboratuvar Sorumlusu): Biz Türkiye’nin bu kadar önemli tekstil kimyasalları tedarikçisi olmamız nedeniyle ve daha hızlı servis vermek için geçtiğimiz yıl mikrobiyoloji laboratuvarımızı kurduk. Ağırlıklı olarak Nüve marka ürünlerden oluşan butik bir laboratuvara sahibiz. Nüve’yi önceden duymuştuk. Bir inkübatör, bir otoklav deyince en güvenilir marka olarak Nüve ürünleri aklımıza geliyor. Gittiğimiz birçok laboratuvarda da görüyoruz ve bu bize güven veriyor. Bu sebeple laboratuvarımızda ihtiyaç duyduğumuz tüm ürünlerimizi Nüve’den almak için özel bir çaba gösterdik. Çok da memnun kaldık. Ürünlerin kullanımıyla ilgili, performansıyla ilgili hiçbir sorun yaşamadık. Herkese de öneriyoruz. Ürün yelpazeniz çok geniş. Siz de eksik gördüğümüz tek şey ise “Çalkalamalı İnkübatör”. Onu da yakın zamanda yapacağınızı düşünüyoruz. Nüve: Laboratuvar sorumlusu olarak Nüve cihazlarıyla yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz? Cihazlarımızı hangi işlemler için kullanıyorsunuz? Gizem Günay: Laboratuvarda antibakteriyel tekstil ürünlerinin analizlerini yapıyoruz. Bu analizleri yaparken ISO, ASTM gibi standartlarımızdan faydalanıyoruz. Kullandığımız malzemeleri steril etmek için otoklavı kullanıyoruz. Sonra bütün ekim işlemlerini MN 120 Mikrobiyolojik Güvenlik Kabinimizde yapıyoruz. Ardında da bakterileri uygun şartlarda büyümesi, üremesi için inkübatör kullanıyoruz. Besiyerlerini döküm aşamasına kadar belli bir sıcaklıkta tutmak için su banyosunda bekletiyoruz. Besiyerlerinin hazırlanması aşamasında kullandığımız distile su ya da otoklavda kullandığımız distile suyu da Su Distile Cihazı’ndan alıyoruz. Kullandığımız toplamda 5 tane temel Nüve cihazımız var. Bunlar Mikrobiyoloji’de sıklıkla kullanılan önemli cihazlar. Bu cihazlara sahip olduğumuz için analizlerimizi rahatlıkla yapabiliyoruz. Nüve: Teknik servis hizmeti aldınız mı hiç? Bu hizmetten memnun kaldınız mı? Gizem Günay: Nüve ürünleri kaliteli, kullanımı kolay ve sade ürünler. O yüzden çok memnum kaldım. Yaklaşık bir senedir bu ürünlerle çalışıyorum. Otoklavla ilgili küçük bir problem yaşadık ancak teknik servisiniz hemen yardımcı oldu. Problem çözüldü.

Nüve: İzmir bölge bayimizin çalışmalarından memnun musunuz?

Gizem Günay: En baştan itibaren çok memnunuz. Çok ilgililer. Hemen sorularımıza cevap veriyorlar. Cihazda bir sıkıntı olduğu zaman teknik servisin hızlı geri dönüşü çok önemli. Çünkü müşterilerimiz bizden gönderdikleri numunelerin sonuçlarını bekliyor. Teknik konularda geri dönüşler geç olursa müşterilerimiz ve tabii biz de zor duruma düşeriz. Bu açıdan memnunuz ve şu ana kadar hiç sıkıntı yaşamadık. Daha önce de söylediğim gibi otoklavı ilk aldığımızda küçük bir sorun olmuştu, İndem ile irtibata geçtik ve problem hemen giderildi.

Ercan Arslan: Biz laboratuvarı kurmadan İndem yetkilileri ile irtibata geçtiğimizde cihazlar ile ilgili teknik anlamda bizi bilgilendirdiler ve bilgileri ile bize yol gösterdiler. Bu yüzden başta Basri Bey olmak üzere kendilerine teşekkür ederiz. Konu sadece ürünü satmak değil; burada yeni bir laboratuvar kuruyoruz. Üstelik benzeri de çok olmayan özel bir laboratuvar. Tekstil kimyasalları için tip bir laboratuvar gerekiyordu. Test standardında yazan şartlar, gereksinimler, cihazlar, bunların yapılış tarzı ile ilgili bilgiler konuşuldu ve İndem bizi yönlendirdi. Biz testler için Belçika’dan hiç yardım almadan çok iyi sonuçlar elde ettik. Bu övünülecek bir durum. Başta Gizem Hanım’ın dikkatli çalışması, özverili çalışması buna neden oldu. Bir diğer neden de kullandığımız cihazların iyi olması. Belçikalı yetkililer bizim böyle bir performans göstereceğimizi beklemiyorlardı. Bu sebeple gururluyuz.

Nüve: Dünya gündeminde kaynakların giderek azalması ve tüketimleri konusunda hassasiyetler var. Tekstil sektörü ise kirli atık su ile hep gündemde. Siz bu konuda nasıl uygulamalar yapıyor ve önlemler alıyorsunuz?

Ercan Arslan: Su tasarrufu olmazsa olmaz bir konu. Kıt olan kaynağı en etkin şekilde kullanmalıyız. Belçika’da ürünlerimizi üretirken kullandığımız proses ve onlar için gerekli olan enerjinin büyük bir kısmını çatıdaki güneş enerjisinden elde ediyoruz. Kullandığımız her şey akıllı bir sistemle optimize edilerek üretiliyor. Siz bir kimyasalı küçük partilerle de üretebilirsiniz, büyük partiyle de üretebilirsiniz. Büyük partilerle üretmenin ilave sıkıntıları vardır. Çünkü saklama ve raf ömrü meselesi var. O yüzden bir algoritma kullanmanız gerekiyor. Neyi ne kadar üreteceksiniz, nasıl üreteceksiniz. Bunun idaresi çok iyi bir şekilde yapılıyor. Bunu çok iyi yaptığımız zaman en az atıkla üretimimizi gerçekleştiriyoruz. Esas gelmek istediğim konu sizin de işaret ettiğiniz gibi tekstil sektörü petrol sektöründen sonra kaynakları kirleten en önemli sektörlerden birisi. Biz pamuğu seviyoruz ancak pamuğun giysi haline gelinceye kadar kullanılan su tahminlerinizin çok ötesinde. Üç tişörtü bir kilogram olarak düşündüğümüzde bir kg pamuk üretiminde yaklaşık 1 tona kadar temiz su gerekiyor. Bu bir tonun 800 litreye yakını bitki halindeyken kullanılıyor. Yani pamuk tohumundan son ürünün elde edilmesine kadar, tahminlerin çok ötesinde büyük miktarda su ihtiyacı gerekiyor. Sentetik lifler yani petrolden üretilen liflerin (Polyester ya da polyamid) üretimi çok daha temiz olabilir. Ancak bu ürünler de doğada 300 yıl bozulmadan kalıyorlar, bu yüzden büyük kirlilik kaynağı. Bence bir alternatif değil. Bir tonluk su ile pamuğu üretmek yerine değişik yöntemler de var. Bu çalışmalar tarım alanında devam ediyor. Keten, kenevir vb. başka lifler var. Kenevir üretimi giderek artıyor çünkü daha az suya ihtiyaç duyuluyor. Sap bitkileri dediğimiz bambu tarzında ilave selülozik bazlı lifler var. Daha az su ihtiyaçları olduğu için onlara doğru bir kayma var. Tabii burada tekstil ürünlerini uzun süre kullanmak, en hayati konudur.

Nüve: Pamuklu ürünleri sağlıklı olması açısından tercih ediyoruz. Peki ya petrolden üretilen polyesterler?

Ercan Arslan: Dünya pamuk üretimi yaklaşık 25 milyon ton. Sentetiklerin üretimi ise 50 – 55 milyon ton. Sentetik kullanım yeri daha çok üst kıyafetler ve ev tekstilidir. Cildimize değmeyen yerlerde sentetik tercih edilebilir. Ev tekstilinde örneğin perdeyi pamuktan yapmayı pek düşünmezsiniz. Gözenekli yapısıyla perde ince ve sonsuz liften yapılır. Yani farklı kullanım alanına göre dayanıklı ve ucuz oldukları için sentetik lifler tercih edilir. Pek çok yerde doğal liflerle yapamadığımızı hayvansal lifler ile de yapıyoruz. Angora dediğimiz tavşan lifi de dahil olmak üzere. Onlardan elde ettiğimiz pek çok lif var ve tekstilde kullanıyoruz. Üst giyim ve izolasyon etkisi nedeniyle deve tüyü, koyun, at, lama kıllarına kadar tekstilde kullanılıyor. Bu doğal lifleri cildimizin tolere etmesi sebebi ile kullanılıyoruz. Cildimiz sentetik ürünü tolere etmiyor. Özellikle polyester yaz günü hiç tercih edilmez. Hararet yapar. Ancak polyester de spor kıyafetlerinde kullanılır. Spor kıyafetler ya polyesterdir ya da naylondur. Biz ürünü hafif ve hızlı kuruyacak şekle getiririz. Terlediğimiz anda hızlı bir şekilde malzemeye yayılır ve kurur. Pamuğu neden sporcular kullanmaz? Pamuk terlediğiniz anda nemi alır ve şişer çünkü. Selülozun kendisi şişer. Şişince bu sporcular için kötü bir özellik. İlk olarak ağırlık yapar, sonrası da hasta etmesi. İçindeki nemi atmak için 4- 5 kat zamana ihtiyaç duyar. O da kaslarda ağrıya sebep olur ve sporcuyu hasta eder. Bu yüzden sporda sentetik tercih edilir. Ancak iç çamaşır hariç. Sentetiklerin spor yaptığınız sırada bizi rahatsız etmemesi için artık mikro lifler var. Örgü yapısıyla ve kullandığımız diğer kaydırıcılarla cildin tolere edebileceği hale getirilir.

Özellikle performans gerektiren spor kıyafetlerinde kullanılır. Üretim tarzı biosource yani doğadan elde ettiğimiz ve tekrar doğaya döndüğünde hızlı bir şekilde elimine olan bir ürün. Petrol ürünleri öyle değil.

Nüve: Müşterilerinize yaptığınız testler ile ilgili tanıtım yaptığınızı duyduk. Neden buna ihtiyaç duydunuz?

Ercan Arslan: Evet, bu bulunduğumuz toplantı salonu aynı zamanda bizim eğitim salonumuz. Mikrobiyoloji bilimi aslında sizin irtibatta olduğunuz hastaneler, laboratuvarlar, gıda ya da tıpa yöneliktir. Onlar mikrobiyolojiyi çok iyi bilirler. Bizim tekstil sektöründe ise öyle değil. Az kişinin bildiği bir konu. Biz bunu salgının da etkisi ile fark ettik. Tekstilde basit bir test sonucunu rakamlarla ifade etmek yetmiyor. Müşterilerimizin ve bunu kendi müşterilerine anlatacak kişilerin daha fazla bilgilenmeleri gerekiyor. Müşterilerimizi buraya davet ediyoruz. Gizem Hanım ağırlıklı olarak mikrobiyolojideki temel kavramlar, kullanılan yöntemler, inkübasyon ve kullanılan cihazlar hakkında bilgi veriyor. Büyük bir üretim döngüsünde, büyük üretimi temsil edebilecek kadar numunenin alınıp doğru şekilde test edilmesi gerekir. Mikrobiyolojiye yönelik testler süreklilik arz ederse anlamlı sonuçlar üretir. Akıllı bir örnekleme ile büyük üretimi temsil edebilecek örnek alınmalı ve testin sık olarak yapılması gerekmektedir.

Nüve: Çok teşekkür ederiz verdiğiniz bu değerli bilgiler için.