Laboratuvar Üretimi Et İçin Biyoteknoloji Geliştiriliyor

Nüve: Bize kendinizden bahseder misiniz?
Prof. Dr. Can Akçalı: Ben Prof. Dr. Can Akçalı. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyofizik Ana Bilim Dalı bölüm başkanıyım. Aynı zamanda Kök Hücre Enstitüsü Müdür Yardımcılığı görevini yapıyorum. Yaklaşık 30 yıldır akademik olarak kök hücre üzerine çalışıyorum.
Nüve: Laboratuvarınızda et üretimi mi gerçekleştiriyorsunuz?
Prof. Dr. Can Akçalı: Laboratuvarda yaptığımız iş et üretimi değil. Et üretimi için gerekli biyoteknolojiyi üretiyoruz. İnsan popülasyonunun dünyada ve özellikle de Güney Asya, Hindistan gibi ülkelerde çok hızlı artması, et fiyatlarının yükselmesine neden oluyor. İnsan nüfusunun artmasıyla tahminen 2029 yılından itibaren et talebi daha fazla olacak. Yani alternatif protein kaynağına ihtiyaç var. İnsanlar bu durum için değişik protein sağlama metotları arıyor. Bunlardan biri bitkisel kaynaklı et üretimi. Bir diğeri de bizim çalıştığımız hücresel kaynaklı “cell based” et üretimi. Yapay et ifadesini kullanmıyoruz. Bu çalışma genellikle temiz et, kültür eti veya laboratuvar üretimi et olarak isimlendiriliyor.
Nüve: Peki bitkisel kaynaklı et nedir?
Prof. Dr. Can Akçalı: Aslında bitkisel kaynaklı et üretimine yapay et denebilir. Çünkü kas dokusundan üretilen bir et dokusu değil. Şu anda marketlerde ve burger zincirlerinde bunun örneklerine rastlayabiliriz. Bu yapay etler et şeklinde. Protein, besin değeri ve tadı tamamen et gibi, yani içinde ette olan proteinlerin tamamı var ve et tadını veren bir takım katkı maddeleriyle üretiliyor. Plant based dediğimiz bitkisel kaynaklı yapay etlerin 2000’li yıllardan beri piyasada olduğunu ve dünya pazarında etin %5’ini oluşturduğunu söyleyebiliriz.


Nüve: Cell based hücre kaynaklı etten bahseder misiniz?
Prof. Dr. Can Akçalı: “Cell based” dediğimiz bizim çalışmamızın konusu olan, hücre temelli yani tamamen hücre ile yapılan bir çalışma. Bir hayvanın kas dokusunu oluşturacak kök hücreyi alarak biyopsiyle onu izole ediyor sonra onu kas hücresine dönüştürüyoruz. Hayvanın canını acıtmadan alınan kök hücresinin hayvan dışında bölünmesi ile etin üretilmesi olarak açıklayabiliriz. Bu bölünme besin elementleri ile zengin büyüme ortamı içinde mümkün oluyor. Aslında tüm yenilik, hayvanın bünyesinde olmasından ziyade laboratuvar ortamında olmasından ibaret.
Nüve: Laboratuvar ortamında üretilen et ile organik et arasındaki fark nedir peki?
Prof. Dr. Can Akçalı: Biyolojik ve besin değerleri açısından bir fark yoktur. Laboratuvar ortamında üretilen et çok daha az kaynağa ihtiyaç duyar. Örneğin hayvanları beslemek için gerekli tarımsal faaliyetlere gerek kalmaz. Etin işlenmesi ve hayvan yetiştirilmesi süreçlerinde muazzam miktarda suya ihtiyaç varken ki 1 kg et üretimi içim 15 ton su harcanıyor, bu ortamda buna gerek yoktur. Sonra hayvanlara verilen antibiyotikler insanlarda direnç oluşturabiliyor. Etlerdeki şarbon vb. hastalıklar da bu ortamdaki üretimde söz konusu değil. Geleneksel usulde, hayvanlara gerek duyulan sistemlerde büyük miktarda CO2 ve metan gazı salınımları günümüzün karbon ayak izi nedeniyken bizim kullandığımız yöntemin çevreci ve sürdürülebilir özellikleri ön planda.
Nüve: Bize çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Ne tür bir yenilik getirdiniz?
Prof. Dr. Can Akçalı: Öncelikle tekrar ifade edeyim. Biz et üretmiyoruz. Dünyadaki temiz et girişimleri için teknoloji geliştiriyoruz. Temiz etin önündeki problem, şu anda fiyatının çok pahalı olması. Bu pahalılığın en büyük sebebi ise kök hücre ve bundan farklılaştırılan kas hücrelerinin bölünmesi için gerekli büyüme ortamının çok pahalı yöntemlerle elde edilmesi. Biz büyüme ortamının, çok daha doğal ve ucuz yöntemlerle elde edilmesine yönelik teknolojiler geliştirmekteyiz.
Nüve: Peki kök hücrelerin büyüme ve çoğaltılma maliyetinin yüksek olmasının sebebi nedir?
Prof. Dr. Can Akçalı: Bunun sebebi hücreleri büyütüp çoğaltmak için gerekli olan büyüme hormonları, büyüme faktörlerinin fetal serum dediğimiz buzağı serumundan sağlanıyor olması. Buzağı serumunun litresi yaklaşık 300-400 $. Hayvandan bizzat çıkarılan serum. Hamile inek kesiliyor, yavrusu alınıyor, bütün kanı çekiliyor, kanı santrifüj edilip üstte kalan kısmı elde ediliyor. Bu, embriyonun büyümesi için gerekli olan tüm faktörleri taşıyor; yani kası, kemiği, derisi, sinir sistemi vb. hepsinin oluşumu için gerekli hayati sıvı. Bu yöntemde bir kg etin üretimi için 5-6 litre serum harcanıyor. Ve maliyeti çok yüksek. Bizim burada yaptığımız Fetal Bovine Serum (FBS) yerine büyümeyi sağlayacak yeni malzemeler bulmak. Ticari açıdan kullanılabilmesi için maliyetin çok daha düşük olması gerekiyor. Bulduğumuz yöntemde etin üretimi için gereken solüsyonun maliyeti 10 dolar bile değil.
Nüve: FBS yerine büyümeyi ne ile sağlıyorsunuz?
Prof. Dr. Can Akçalı: Biz bunları mikroorganizmalardan elde ediyoruz. Bağırsaklarımızda, diğer lümenli organlarda bakteriler var. Bakteriler olmazsa biz yaşayamayız, biz olmazsak onlar da yaşayamıyor. Karşılıklı simbiyotik bir hayat sürüyoruz. Biz araştırmamızda, bu mikroorganizmaları hayvanların bağırsağından, dışkısından elde edebileceğimizi gördük. Sonra bunların içinden iyi mikroorganizmaları seçerek patojen mikroorganizmaları ayırıyoruz. İzole ettiğimiz mikroorganizmalardan yaklaşık 300’den fazla değişik solüsyon elde ettik ve bunları kas hücrelerinin çoğaltılmasında rol oynuyorlar mı diye inceledik. Araştırdığımız 300’den fazla solüsyonun 7-8 tanesi olumlu sonuç verdi. İşte bu projeyle biz yatırıma değer bulunduk. Ondan sonra buluşumuzu korumak amacıyla uluslararası patent başvurusunda bulunduk. Yatırımcılar projemizle ilgileniyor, bizim geliştirdiğimiz biyoteknolojiye ABD’den, Kanada’dan, Türkiye’den ve Avrupa’dan yatırımcılardan talep var.

Nüve: Hayvanın kök hücresini hangi bölgesinden aldıysanız farklı et türü mü olacak?
Prof. Dr. Can Akçalı: Bizim çalışmalarımız sadece kas hücresi üretimi için. Örneğin pirzola da bonfilede kas hücresi dışında kıkırdak kemik gibi farklı hücre tiplerinin de etkileşimi gerekli. Dolayısıyla günümüzde yapılan çalışmalar ile farklı hücre tiplerinin oluşturduğu doku eldesi de mümkün olmak ile birlikte ticari açıdan ve yüksek miktarda cell-based üretimi sadece kas için yani kıyma için gerçekçi görünüyor. Biz çalışmamız için kas biyopsisini hayvanın bacağından alıyoruz, 1cm küplük bir alanın içinde kök hücreyi izole edip çıkarıp daha sonra kullanıyoruz. Bizim burada yaptığımız şey sadece kas. Daha sonra bu doku değişik oranda yağ hücresiyle karıştırılıyor. İçerisine %5-10-20 yağ hücreleri de ekleyebiliyorsunuz.
Nüve: Kültüre edilmiş et üretimi et fiyatlarını ucuzlatacak mı?
Prof. Dr. Can Akçalı: Yakın gelecekte kültüre et fiyatı giderek düşecek, buna karşılık konvansiyonel etin fiyatı da giderek artacak. Artan dünya nüfusu karşısında Gıda Tarım Örgütü’ne göre 2030 yılında dünyadaki yıllık et tüketiminin %10’unun laboratuvarda üretilen etlerden sağlanacağı söyleniyor. Çok büyük bir pazardan söz ediyoruz. Onun için yatırımcıların bu kadar iştahı kabarıyor. Bu hesapla yıllık 1 trilyon dolarlık et pazarının 100 milyar doları bu alandan karşılanacak.
Nüve: Bu etin görüntüsü nasıl olacak?
Prof. Dr. Can Akçalı: Normalde kas hücreleri renksizdir. Kasa kırmızı renk veren onun içindeki pigmenttir ve bu işi yapanlar et rengi dönüşümünü hemoglobin ile sağlıyorlar. Ama piyasaya çıktığı zaman görüntüsü aynı kıyma gibi olacak. Nüve: Tadıyla ilgili ne söyleyebilirsiniz? Prof. Dr. Can Akçalı: Ben tatmadım böyle bir eti. Aslında dünya üzerinde cell-based eti tadan insan sayısı uzaya giden insan sayısından az. Ancak, plant based bitkisel olanı tattım. Aynı et tadı, tavuk nuggetları gerçeklerinden ayırt edemiyorsunuz. Tat zaten kültürel bir şey, tadı veren aslında sizin kültürel olarak içine koyduklarınız.
Nüve: Bu ürün ne zaman piyasaya çıkacak?
Prof. Dr. Can Akçalı: Eski kaynaklarda 2020- 2022 diyorlardı. Buradaki esas neden fiyatın ucuzlayamaması. Fiyat ucuzladığı zaman yani FBS’nin yerine kullanılabilecek uygun fiyatlı bir madde ortaya çıktığı zaman, piyasalarda raflara konması an meselesi olacak diye düşünüyoruz.
Nüve: Dünyada durum nedir? Bu etlerin üretimi ve satışı şu anda var mı?
Prof. Dr. Can Akçalı: ABD, Hollanda, İsrail, Singapur, İngiltere gibi ülkelerde bu teknolojiyi geliştirmek için önemli kaynak ve zaman harcanıyor. Üniversiteler, yatırımcılar, sivil toplum ve girişimciler bu teknolojide öne geçmek için iş birlikleri kuruyor. Dünya çapında bir rekabetten ziyade bir iş birliği söz konusu. İklim değişikliği sebebi ile ortaya çıkacak gıda problemleri düşünüldüğünde ülkeler insanlarına sunabilecekleri alternatif protein kaynakları konusunda giderek artan bir heyecanla gelişmeleri destekliyor. Örneğin Singapur Hükümeti dünyada temiz et satışına izin veren ilk ülke oldu.
Nüve: Temiz et üretimi için teknolojiyi geliştirirken Nüve ürünleri ile çalıştığınızı biliyoruz. Nüve ile nasıl tanıştınız?
Prof. Dr. Can Akçalı: Nüve’yle tanışmam Ankara Üniversitesi’nde fakültemize aldığımız CO2 İnkübatör ve Derin Dondurucu ile oldu. Bu iki ürün de piyasalara ilk sunulan ürünlerdi. Nüve’nin teknik servis hizmeti, ürünün arkasında durması benim için önemliydi. Biz bu şirketi kurarken Kosgeb desteğinden yararlandık. Yerli malı olunca %90 destek oluyor. Fiyat/kalite oranı gayet uygundu. Önceliği Nüve’ye verdik. Her ihtiyacımız olduğunda rahatça ve hızlı bir şekilde ulaşıyoruz. Yakın zamanda yeni ilavelerimiz olacak. Orada da yine Nüve talebimiz olacak.
Nüve: Bu teknolojiyi geliştirirken Nüve ürünleri ile hangi aşamalarda çalışıyorsunuz?
Prof. Dr. Can Akçalı: Hücre kültürü için gerekli tüm aşamalarda Nüve ürünleri ile çalışıyoruz. Buharlı sterilizatör, Mikrobiyolojik Emniyet Kabini, Su Banyosu, Santrifüj, CO2 İnkübatör ve Derin Dondurucu. Tüm bu ürünleriniz ile laboratuvarımızda aktif olarak çalışıyoruz.
Nüve: Ankara Bayimiz İndem firmasının çalışmalarından memnun musunuz?
Prof. Dr. Can Akçalı: Evet; her ihtiyacımız olduğunda yanımızdalar, hiç bekletmeden. Nüve: Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz…